Top 10 shoujo/josei anime

Evet, yaz ayındayız ve ben deliler gibi anime izliyorum. Evet, kendi listemi yapmasam olmazdı. Evet, insanlığa hiçbir katkısı yok farkındayım. O halde başlayalım.

10. PARADISE KISS

10 numaramız bir Josei. Kimliğini bulma yolunda farkında olmadan kendini moda dünyasının içinde buluyor kahraman kızımız. Eğer anime izlemeye yeni başladıysanız, Paradise Kiss sizi sıradışı atmosferi ile oldukça şaşırtabilir, üstelik eğlenmek gibi bir beklentiniz varsa büsbütün hayalkırklığına uğrayabilirsiniz. Salinger’ın The Catcher in the Rye kitabını okurken tanıştığımız bir karakterin hikayesinden bahsediyoruz sonuçta. Demem o ki, elinizdeki mutlu/neşeli shoujolar bittikten sonra Paradise Kiss’i hatırlayın.

Artı: Müzikleri harika. Kapanış parçası Franz Ferdinanddan.

9. SKIP BEAT!

 

Skip Beat! bir shoujo ve istediğinizi alacaksınız: romantizm, kıskançlık, komedi, rekabet; hepsi burada. Önceleri sevdiği insan için kendi hayatından vazgeçecek derecede tipik bir shojo kızı olan kahramanımız Kyouko, aslında ne kadar da büyük bir hata yaptığının farkına varıp adeta bir intikam meleğine dönüşüyor.

 

 

8. KAMISAMA HAJIMEMASHITA

İtiraf ediyorum, bu animeye karşı olumsuz önyargılarım vardı, neredeyse hemen hemen her shoujo listesinde tavsiye edilişini, esas oğlanımızı (ya da tilkimizi!) sinir bozucu bulmuştum. Herhalde ancak bu kadar yanılabilirdim. İzlemeye başladığım gün bitirmemek için kendimi zor tuttum. Hepsi Tomoe’nin yüzünden!

7. NATSUYUKI RENDEZVOUS

Bugün de oturup hayali karakterler için kalbimi parçalayıp, hüngür hüngür ağlayayım diyorsanız, karşınızda Natsuyuki Rendezvous. Hemen arka arkaya 5-6 bölüm izleyin, sonra neden bahsettiğimi zaten anlayacaksınız. Hikayesi 1990 yapımı ‘The Ghost‘ filmini feci derecede andırmakla birlikte, belki de daha fazla can acıtıcı. Kahramanımızın sevdiği kadına ulaşabilmesi için öncelikle eski kocanın hayaletini ikna etmelidir.

 

 

 

6. TONARI NO KAIBUTSU-KUN

Böyle shoujo kızlarına can kurban! Shizuki hem derslerinde birinci, hem de okulun en belalı çocuğunu adam etmeyi başarıyor! Belalı dediğimiz bu çocuk da, özünde kızımızdan daha duygusal ve romantik çıkıyor, iyisi mi ben anlatmayayım siz izleyin. Klasik hikayelerden farklı, eğlenceli bir anime.

 

 

 

5. KIMI NI TODOKE

Kimi ni Todoke, neredeyse son bölüme dek bizlere ‘hadi artık birbirinizi yanlış anlayıp durmayın’ diye öfkeden saç baş yolduracak denli ağır ilerleyen ama bir o kadar da masum ve romantik bir hikaye. Sawako ile Kazehaya-kun’u anime dünyasının sevip de kavuşamayan Leyla ile Mecnun’u ilan etmeme ramak kala, bir araya geliyorlar üzülmeyin. Ayrıca Kimi ni Todoke’yi izlemeden de shoujo çemberini asla tamamlayamazsınız, haberiniz olsun.

Artısı: Ana karakter dışında yan karakterlerin hikayeleri de bir o kadar sevimli, ve ilgi çekici.

 

4. OURAN HIGH SCHOOL HOST CLUB

Ouran kadar komik başka birşey daha izledim mi, hatırlamıyorum. Gülmediğim tek bir bölümü bile yoktu. Ne kadar yazsam da tarif edemeyeceğim kadar saçma, ama bir o kadar da eğlenceli. Ayrıca açılış şarkısı berbat! 🙂 Kısaca, siz hala Tamaki Suoh’u tanımıyor musunuz?

3. KURAGEHIME

 

Diğer adıyla, Princess Jellyfish, gerçek anlamda bir peri masalı. Kendilerine ‘Amarlar’ bir otaku grubunun üyesi olan Tsukimi’nin hayatı, aslında bir cross-dresser olan perimiz(!) Kuranosuke’yle tanışmasıyla birlikte yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Kuragehime, tesadüfen rastlayıp şimdiye kadar karşılaşmayışınıza hayret ettiğiniz, fazla kimsenin bilmediği ve sırf bu yüzden sadece size özelmişçesine daha da mutlu olduğunuz o özel kitaplar, filmler ya da cümleler gibi. Demem o ki, madem bu yazıda karşılaştınız kendisiyle, hemen izlemeye başlayın!

 

2. LOVELY★COMPLEX

Geldiiiik listemizin ikinci sırasınaaaaa. Lovely Complex, ülke standartlarına göre fazla uzun olan kızımızla ile fazla kısa olan esas oğlanımızın hikayesi. Sıradışı hikayesine rağmen, diğer pek çok türdaşından daha samimi. İlk bölümlerde bol bol gülseniz de, sonrasında duygusal bir atmosfer eşliğinde mendil arayışına çıkıp, Otoni’ye yersiz tehditler savurmaya başlıyorsunuz.

1. NANA

Nana bir anime mi? Hayır, olamaz. Nana bizim dünyamızdan, kanlı canlı. Nana, her gün biz farkına varmadan yanımızdan geçip giden bir yabancı. Belki de kendimizden daha iyi tanıdığımız bir yabancı. Nana, burun kıvırdığımız, Nana özendiğimiz, Nana kıskandığımız, Nana küçümsediğimiz, Nana önemsemediğimiz, Nana hiçbirimizin ruhu duymadan ölen, Nana gizliden gizliye umutla beklediği hepimizin. Paradise Kiss’in de mangakası olan Ai Yazawa, manga değil de kitap yazmış sanki. Sadece duygulardan ibaret bir kitap ama uyarmalıyım ki, mutlu şeyler çok daha az. Nana’nin hikayesi biraz da Sid ve Nancy’den esinlenmiş, tıpkı Paradise Kiss’de olduğu gibi punk bir hava hakim. Ve müzikler kesinlikle şahane.